Tüm psikodinamik terapilerin temeli, Sigmund Freud tarafından 20. Yüzyılın başlarında oluşturulan psikoanalitik kurama dayanmaktadır. Söz konusu terapiler, Freud’un öğretilerini geliştirip çağdaş düşünceye uyarlayarak güncel şartlarda uygulayan terapilerdir.
Psikodinamik ekole göre insan zihni karmaşık ve çok yönlüdür. Farkında olmadığımız, bastırılan, bilinç dışına itilen unsurlar davranışlarımızı, duygularımızı, seçimlerimizi ve deneyimlerimizi etkiler. İç çatışmalar, utanç veya suçluluk uyandıran geçmiş deneyimler, kabul edilemez bulunan cinsel arzular, şiddet dürtüsü, bencilce ihtiyaçlar vb. öğeler, bahse konu bilinç dışı unsurları oluşturabilir. Bu bilinç dışı unsurlar nedeni ile de zaman zaman kendimizi sebebini bilmediğimiz duygular ile boğuşurken, ya da mantıksal olarak açıklayamadığımız davranışlarda bulunurken bulabiliriz.
Çağdaş psikodinamik ekole göre, söz konusu bilinç dışı süreçler ilk çocukluk yaşantımızda bize bakım verenler ile oluşturduğumuz ilişkilere göre şekillenir, yaşantımızın ilerleyen dönemlerindeki deneyimlerimizle perçinlenebilir veya zayıflayabilir. Ancak, sonuç olarak bilinç dışı süreçlerimizin temelinde doğduğumuz andan bu güne kadar deneyimlediğimiz ilişkisel dinamikler yatmaktadır.
Psikodinamik terapide amaç; bilinç dışı unsurları bilinç düzeyine çıkararak danışanın iç dünyasını analiz edip anlamlandırmasını, geçmiş ilişki ve deneyimlerinin bugünü üzerindeki etkilerinin farkına varmasını ve kendisine zarar veren başa çıkma yöntemlerini/ alışkanlıklarını değiştirebilmesini, tıkanan ilişkilerini daha akışkan hale getirebilmesini sağlamaktır. Söz konusu değişim, terapist-danışan ilişkisi, yani yine bir ilişki kapsamında oluşturulmaya çalışılır. Örtük olanı ifade edilebilir hale getirerek, kişinin kendi deneyimleri ile daha dürüst bir şekilde buluşabilmesi hedeflenir. Nihai hedef, kişinin içsel özgürlüğe ulaşması ve hayatını kendi kontrolü altına alabilmesidir.
Danışanın duygularına alan açmak, kendisini rahat ve tehdit altında hissettiği konulara odaklanmak, kişilerarası ilişkilerini tekrar eden örüntüler, duygusal dünyası ve geçmiş deneyimleri kapsamında irdelemek bu terapi yönteminin ana unsurlarıdır. Psikodinamik terapi, kişinin iç dünyasının derinlemesine irdelendiği uzun bir yolculuktur ve bu yolculuk danışan için zaman zaman rahatsız edici olabilir. Daha önce bastırılmış olan öfke, üzüntü gibi zorlayıcı duygularla boğuşmanın, kişinin hoşuna gitmeyen yönleri ile yüzleşmesinin ve iç dünyasının derinliklerini başka bir kişiye açmasının kaygı verici, hatta korkutucu olması normaldir.
Danışanın ilişkisel örüntüleri terapist ile olan ilişkisine de yansıyabilir, süreç içerisinde terapiye karşı direnç oluşturmasına (terapiste rasyonel olarak anlamlandıramadığı bir öfke duyma, seanslara geç kalma, seansı unutma vb.) neden olabilir. Terapist ve danışanın terapötik ilişki içerisinde anlamlandırılarak değiştirilebilecekleri bu tip deneyimler, terapinin nihai hedefleri açısından bir fırsat olarak değerlendirilir.
Psikodinamik terapi, ilişki problemleri ve yaşantısal sorunların yanı sıra, kronik depresyon, kaygı ve somatizasyon (fiziksel bir nedeni olmaksızın ortaya çıkan ve danışanın yaşamını olumsuz etkileyen baş/karın ağrısı, deri döküntüleri, uyuşma vb. fiziksel semptomlar) için de uygulanabilir. Ayrıca, kendisini daha iyi tanımak ve deneyimlerini anlamlandırmak isteyen danışanlar da psikodinamik terapiden fayda sağlayabilirler.
- FİLİZ AYKAN
- 2415 Okunma