Dil ve konuşma bozukluklarının doğasını en iyi şekilde anlayabilmek için öncelikle ikisi arasındaki farkı anlamak gerekmektedir. Dil Bozuklukları konuşulan dil veya dillerin kurallarına dair bilgilerin edinilmesine ilişkin bir sorun iken, Konuşma Bozuklukları bu dile ait konuşma seslerinin üretimiyle ilgili sorunlar anlamına gelmektedir. 

 

DİL BOZUKLUKLARI 

 

Dil bozuklukları genel olarak iki ana başlık altında incelenir:  

Gelişimsel Dil Bozuklukları ve Edinilmiş Dil Bozuklukları. 

 

GELİŞİMSEL DİL BOZUKLUKLARI 

 

İnsan gelişiminin erken dönemlerinde ortaya çıkan ve dilin edinim sürecinde geriliklerle kendini gösteren dil bozukluklarıdır. İkincil bir engele (zihinsel yetersizlik, serebral palsi, otizm, Down sendromu vb.) bağlı olmaksızın ortaya çıkan dil sorunlarıdır. Gelişimsel dil bozuklukları iki ana grup altında incelenir: 

 

Gecikmiş Dil Konuşma Bozukluğu: Çocuğun dil gelişiminin yaşının gerektirdiği seviyede olmamasıdır. Çoğunlukla alıcı dilde yani dili anlamada bir sorun görülmemesine rağmen ifade edici dilde yani dilin kullanılmasında sıkıntılarla kendini belli eder. Bu çocuklar genelde okul çağı yaşlarında dilsel beceri olarak yaşıtlarının seviyesine ulaşırlar. 

 

Özgül Dil Bozukluğu: Belirtiler olarak gecikmiş dil ve konuşmaya benzemekle birlikte özgül dil bozukluğunun en önemli farkları alıcı dilin de sorunlu olabilmesi ve kendiliğinden iyileşmenin mümkün olmaması ve mutlaka dil terapisi gerektirmesidir. 

 

Gelişimsel Dil Bozukluklarının belirtileri nelerdir? 

  • Yaş ve gelişim düzeyine göre kelimeler ve cümlelerle kendini ifade etmekte zorlanmayla giden gelişimsel bir bozukluktur. Dil gelişimi yaşa göre belirgin olarak geridir. 
  • Çocukların gelişim sürecinde başkalarının konuştuklarını anlamaları genellikle yaşlarına uygundur. Ağır dil gelişim geriliği olan çocuklar bazı kelime ve cümleleri anlamakta da zorluk çekebilirler. Karışık yönergeleri anlamakta sorun yaşayabilirler. 
  • Sözcük dağarcıkları kısıtlıdır. Sözcükleri kullanma hataları, dilbilgisi ve sözel anlatım sorunları belirgindir. Şiddetli vakalarda dili algılama, jestleri ve mimikleri kullanma sorunları da eşlik edebilir. 
  • Bu çocuklarda algı, motor kontrol, öğrenme ve dikkat sorunları normalden daha fazla görülür. 

 

Gelişimsel Dil Bozukluğu ne sıklıkta görülür? 

  • 3 yaşın altındaki çocukların %10-15’inde gelişimsel dil bozukluğu görülürken bu çocukların çoğunluğunda 3 yaşa kadar terapi gerekmeksizin kendiliğinden düzelir. 
  • Okul çağında sıklığı yaklaşık olarak %3-5’tir. Erkek çocuklarda kız çocuklardan daha sık görülür. 
  • Ailesinde konuşma bozukluğu olan çocukların dil gelişiminde sorun yaşama riski daha yüksektir. 

 

Gelişimsel Dil Bozukluğu varlığında ne yapılmalıdır? 

0-6 yaş arası çocukların dil gelişimi açısından en kritik dönem olduğu için çocuğun dil gelişimine dair bir gerilikten şüphelenildiğinde bir sorun olup olmadığının ve sorun varsa ise türünün ne olduğunun belirlenmesi amacıyla vakit kaybedilmeden dil-konuşma değerlendirmesi yapılması gerekmektedir. Dil ve konuşma terapisti tarafından yapılacak bu değerlendirmenin sonucunda ne tür bir müdahale yapılacağına karar verilecektir. 

 

 

EDİNİLMİŞ DİL BOZUKLUĞU 

 

Afazi: Afazi, normal dil gelişimini takiben, genellikle inme veya kafa travması sonucu ortaya çıkan ve beynin dilden sorumlu alanlarının hasarlanmasından kaynaklanan bir dil bozukluğudur. Dili ifade etme ve anlamanın yanı sıra, okuma ve yazmayı da etkileyebilmektedir. Afaziye dizartri ya da konuşma apraksisi gibi nörolojik konuşma bozuklukları da eşlik edebilmektedir. 

 

 

KONUŞMA BOZUKLUKLARI 

 

Konuşma, dilsel olarak üretilmiş ifadelerin karşı tarafın kulağının işitebileceği bir şekilde sese dökülmesi eylemidir. Bu eylemin gerçekleştirilmesine engel olan her türlü bozukluk konuşma bozukluğu olarak sınıflandırılmaktadır. Konuşma bozuklukları 3 başlık altında incelenebilir: sesletim (artikülasyon) bozukluğu, kekemelik ve motor konuşma bozuklukları. 

 

SESLETİM (ARTİKÜLASYON) BOZUKLUĞU 

 

Kişinin yaşına, lehçesine ve gelişim düzeyine uygun düzeyde konuşmasında beklenen ses uyumunun olmamasıdır. Bazı seslerin uygun şekilde çıkarılamaması, bazı seslerin yerine başka ses çıkarılması (ş/s), atlamaların olması (çatal/çat) ve seslerin yer değiştirmesi (kaç/çak) sıklıkla görülen belirtilerdir. 

 

Sesletim Bozukluğunun nedenleri nelerdir? 

  • Anatomik sorunlar (dil bağı, çene kapanması veya diş sıralanmasındaki problemler) 
  • İşitme kaybı 
  • Gelişimsel dil bozuklukları 
  • Yanlış öğrenme 

 

Sesletim Bozukluğu ne sıklıkla görülür? 

  • Sıklığı okul öncesi dönemde %3-4 civarındayken erişkin yaşamda %0,5 düzeyine geriler. 
  • Erkek çocuklarda yaklaşık olarak 3 kat fazladır. 
  • %70’inde belirtiler üç yaşa kadar kendiliğinden ortadan kalkar. 
  • Anlaşılırlığın çok düşük olduğu şiddetli vakalarda kendiliğinden düzelme nadirdir. 

 

Sesletim Bozukluğu varlığında ne yapılmalıdır? 

Üç yaş altında sesletim gelişimi dikkatle takip edilerek beklenebilir. Üç yaş sonrasında anlaşılırlık sıkıntısının devam etmesi durumunda bir dil ve konuşma terapistinin değerlendirmesinden geçilmesi, standardize testler uygulanarak yaşıtlarına göre durumunun belirlenmesi ve gerekli görülürse terapiye başlanması son derece önemlidir. Arkadaşlar tarafından alay edilmesi ve anlaşılırlığın düşük olmasına bağlı olarak gelişen sosyal dışlanmanın yanı sıra okul çağında okuma yazma öğrenme üzerindeki olumsuz etkileri ile sesletim bozukluğu bireylerin tüm hayatlarını etkileyebilen bir sorundur. 

 

KEKEMELİK 

 

  • Kekemelikte ses ve hece tekrarları, sesleri uzatma, sözcüklerin parçalanması, duyulabilir ya da sessiz duraksamalar, dolaylı yoldan konuşma, sözcükleri fiziksel gerginlikle söyleme şeklinde konuşmada akıcılık sorunları görülür. Daha ağır formlarında çabalama davranışları görülür. 
  • Kekemeliği olanlarda akıcı konuşanlara oranla sosyal ilişkilerinde daha hassas, kırılgan ve daha içe dönük oldukları, görülen uyumsuzluk belirtilerinin kekemeliğin nedeni değil sonucu olduğu düşünülmektedir. 
  • Kekemelik şiddeti ile kaygı arasında pozitif ilişki olmasına karşın, konuşma haricinde akıcı konuşan çocuklar ile kekeme çocukların kaygı düzeyleri arasında fark bulunamamıştır. Kaygının yıllar içinde süreğenleşme olasılığı vardır. Kaygı çocuğun konuşmasını etkileyecek düzeyde ise mutlaka tedavi edilmelidir. 

 

Kekemelik ne sıklıkla görülür? 

  • Çoğunlukla çocuklukta başlayan kekemelik çocukların %5’inde görülmektedir. 
  • Çocukluk döneminde görülen kekemeliğin %80’i kendiliğinden ortadan kalkmaktadır. 

 

Kekemelik varlığında ne yapılmalıdır? 

Kekemelik belirtileri başlar başlamaz bir dil ve konuşma terapistinin değerlendirmesinden geçilmeli ve kekemeliğin olası sürekliliği konusunda risk faktörleri incelenmelidir. Gerekli görülürse terapiye bir an önce başlanmalıdır. 

 

ETİKETLER:
  • Meltem Şen
  • 2 Şubat 2018
  • 36432 Okunma