Gey, lezbiyen, homoseksüel, biseksüel, transeksüel, aseksüel, panseksüel ve bunları tanımlayan ya da etiketleyen bir sürü argo tabir. Cinsel yönelim farklılıkları; toplumun büyük çoğunluğu tarafından varlığı inkar edilerek sadece bir cinsel tercih ya da sapkınlık olarak değerlendiriliyor. Diğer taraftan ise yüceltilip hiçbir sorun yokmuş gibi ele alınıyor. İki tarafta da bu alandaki bilinç ve inançlar o kadar katı ki bunlar üzerine objektif birkaç söz söylemek bile çok zor olabiliyor. Çoğu zaman bu bakış açıları ve önyargıların sesi o kadar gür çıkıyor ki, bilimsel söylem çok cılız kalıyor. Bir taraftan toplumun bakış açısı bilimsel çalışmalara bile yansırken, diğer taraftan yakın zamana kadar bu alanda iyi organize edilmiş bilimsel çalışmalar bile yapılamadı. Anlamaya çalışmak, sorgulamak, nedenleri ve sonuçlarını belirlemek, farklılıkları ortaya koymak, yapılandırılmış yöntemlerle yaşanan zorluklara yardımcı olmak gibi bilimsel yaklaşımın en temel aşamaları da sekteye uğramaya devam ediyor.

Kliniğimizin internet sitesine genel bilgilendirme amaçlı çok da özenmeden yazdığımız makalelerden en çok okunan makalenin cinsel kimlikle ilgili olduğunu görmek bizleri bir hayli şaşırttı. Ayrıca kliniklerimize getirilen gençlerde cinsel yönelim farklılıklarının hiç de azımsanmayacak düzeyde olduğunu görüyoruz. Gençlerin bu konuya yaklaşımlarının ebeveynlerine göre çok farklı olduğunu da neredeyse her gün deneyimliyoruz. Hatta gençlerin cinsel yönelim farklılıklarını abartılı yüceltme yaklaşımı da en az erişkinlerin değerlendirmeleri kadar bizleri endişelendiriyor.

Muhafazakar bakış açısı şimdiye kadar 2-3’lü yaşlardan itibaren kendini biyolojik cinsiyetinde hissetmeyen bir çocuğun nasıl bir hayat süreceği ile ilişkili ortaya hiçbir şey koyamadı. Cinsel yönelim farklılıklarının hiç sorun barındırmadığı hatta yüceltilmesi gerektiği ile ilgili bakış açısı da neden bu çocuk, genç ve erişkinlerin daha fazla ruhsal sorun yaşadığını açıklayamadı. Her şey toplumun kabulüne bağlanarak, toplumun kabulü arttıkça bu gençlerin tüm ruhsal, sosyal ve uyumsal sorunları ortadan kalkacak varsayımına dayandı. Ancak toplumun her bireyi bu durumu kabul etse bile yine de cinsel yönelim azınlıklarında daha fazla ruhsal sorun olabileceği ile ilgili de endişeler devam ediyor. Her şey yolundaysa bir şey yapmaya da gerek yokmuş şeklindeki yaklaşım derin bir ikilemi ortaya çıkarıyor.

Herhangi bir genç marjinal kabul edilen bir azınlıktan ise ebeveynlerin durumu kabul etmeleri, yaşamın diğer alanlarında genci desteklemeleri ve birçok risk açısından çocuklarını korumaya çalışmaları çok önemlidir. Ancak birçok ebeveynin bu durumla ne yapacağını bilmiyor olması önemli bir sorundur. Ebeveynler, bu durumu kabul ettiklerinde seçim olarak düşündükleri cinsel yönelimi desteklemekten ya da var olan heteroseksüel olma ihtimalini  ortadan kaldırmaktan endişeleniyorlar. Bu yoğun endişe ile baş etmenin en basit ama işlevsiz yolu ise endişelendiren durumu görmezden gelme ve yokmuş gibi davranmadır. Hatta ebeveynlerdeki bu endişe o kadar güçlü ki birçok ebeveynin çok fazla merak ediyor olmasına rağmen bizimle görüşmelerde de böyle bir durumdan bahsetmemizden bile endişe duyabildiklerini hissedebiliyoruz. Sanki yüksek sesle söylendiğinde tüm büyü ve dayandıkları yapı çökecek, yok sayarak yok olacağını düşündükleri büyük korkuları karşılarına dikilecek gibi hissediyorlar. Bu nedenle bugüne kadar ebeveynlerle paylaşmakta en zorlandığım, ebeveynlerin tepkilerinden en fazla endişelendiğim konulardan birincisi cinsel istismarsa ikincisi cinsel yönelim farklılığıdır. Öyle ki çocuk ve genç ruh sağlığı çalışanı olarak çocuk ve gençlerin yaşamını baştan sona etkileyen otizm ya da şizofreni gibi hastalık tanılarını bile ebeveynlerle daha kolay paylaşabiliyoruz.

İki uçtaki katı yaklaşımlar bilimsel bilginin az olduğu bir alanda yazmayı da zorlaştırıyor. Toplumdaki her bireyin ırk, inançlar ya da cinsel yönelimle ilgili kimliği açısından kendisini nasıl tanımlıyorsa diğer insanların da onları o şekilde tanımlaması gerektiğini düşünenlerdenim. Ancak bu makaleyi yazarken daha fazla insanın önyargısız okuyabilmesi için hangi ifadeyi kullanacağım üzerinde de düşünmek zorunda kaldım. Birçok cinsel yönelim farklılığı olan genç kendisini “LGBT birey” olarak tanımlasa da bu kavram ülkemizde fazla marjinal algılandığı için literatürde de karşılığı olan “cinsel yönelim farklılığı ya da azınlıkları” kavramlarını tercih ettim.

Cinsel yönelim alanında bilimsel bakış açısının bu kadar zayıf olmasının en temel nedenlerinden biri de bu kişilerin daha fazla sorun yaşadığı ile ilgili net kanıtlar varken; nedenler, tedavi, terapi ve koruyucu sağlık süreçleri ile ilgili nasıl bir yol izleneceği ile ilgili netliğin sağlanamamış olmasıdır. Büyük zorluklar, dramlar, çelişkiler, güçlü inançlar ve söylemlerle dolu bu konuyu az sayıda bilimsel kanıtla gençlerin ruhsal yapılanmaları ve ruh sağlıkları açısından ele almaya çalışalım.

 

Cinsel Yönelimle İlişkili Temel Kavramlar

Cinsel yönelim; biyolojik, psikolojik, toplumsal birçok yönü olan karmaşık bir konudur.  Cinsel yönelimle ilişkili kavramlar ve bu kavramlara bakış açısı toplumların tarihsel değişimi içinde başkalaşmıştır. Söylemde bir farklılık olmaması için öncelikle cinsel yönelimle ilgili kavramlardan başlayalım.

  • Cinsiyet; biyolojik olarak kişinin erkek yada kadın olduğuna işaret eden anatomik ve fizyolojik özellikleridir. Cinsel organlar, hormonlar ve ikincil cinsiyet karakterlerinden oluşur.
  • Cinsel rol;cinsiyetler arasında farklı olan, kültürel olarak şekillenen davranışların bütünüdür (Örn: Oyun, iş seçimi, sosyal davranış, flört, cinsel davranışlar vb.).
  • Cinsel yönelim;kişinin genel olarak kadına, erkeğe, her ikisine ya da diğer cinsel yönelimi olanlara ilgi duymasıdır (Örn: Heteroseksüel, homoseksüel, biseksüel vb.).
  • Cinsel kimlik; bireyin sahip olduğu kendi bedenini ve benliğini belli bir cinsiyet içinde algılayışı, kabullenişi; duygu ve davranışlarında buna uygun biçimde yönelişidir. Cinsel kimlik bir insanın kimliğinin önemli bir parçasıdır. Cinsel kimlik, cinsel yönelimle yakından ilişkili olsa da aslında birbirlerinden ayrı kavramlardır. Gençlerde cinsel kimlik ile ilişkili sorunlar da sıklıkla görülür ancak bu makalede büyük oranda cinsel yönelimle ilişkili konular ele alındı.

 

Cinsel yönelim nasıl ortaya çıkar?

Cinsel yönelim alanında en çok üzerinde konuşulan ve tartışılan konu cinsel yönelimin ortaya çıkmasında hangi faktörlerin belirleyici olduğudur. Cinsel yönelim farklılıklarının neden ortaya çıktığı ile ilgili bilimsel bakış açısı iki önemli faktöre odaklanmıştır. Bunlardan birincisi biyolojik faktörlerdir. Biyolojik faktörlerden de anatomik faktörler, hormonal faktörler ve genetik faktörler en çok üzerinde çalışılan alanlardır. Ancak bugüne kadar cinsel yönelimle ilişkilendirilmiş tek bir gen ya da gen topluluğu bulunamamıştır. Bu bilgiyi değerlendirirken ruhsal yapılanma ve zihinsel işlevlerle ilişkili hiçbir alanda tek bir genin bulunamadığı gerçeği unutulmamalıdır. Tüm bunlara rağmen cinsel yönelimin en fazla genetik faktörlere bağlı olduğu düşünülmektedir. Ancak genetik faktörlerle ilişkilendirme bu durumun ebeveynlerden direk geçtiği anlamına gelmez. Çünkü her insan anne karnına düştüğü andan itibaren kendi özgün genetik yapısıyla şekillenir.

Bu alandaki psikolojik çalışmalar kimlik gelişimi, travmaların yansımaları, toplumsal rol ve hiyerarşiler, cinsiyet rolleri ve uyuma odaklanmıştır. Ancak yapılan çalışmaların sonucunda bir fikir birliğinin oluştuğunu söylemek mümkün değildir. Yakın gelecekte de bu soru tam olarak cevaplanacak gibi görünmüyor. Sonuç olarak cinsel yönelimin büyük oranda doğumdan itibaren belli olduğu ancak çevresel faktörlerle şekillendiği görüşü baskındır.

Toplumun büyük çoğunluğu cinsel yönelimi cinsellik üzerinden ve bir tercih olarak değerlendirmektedir. Bu değerlendirme biçimi cinsel yönelim azınlıklarının maruz kaldıkları toplumsal zorlukların temel nedenlerinden biridir. Ülkemizde var olan herhangi bir azınlığa karşı etiketlemenin ne kadar güçlü olduğunu, onları anlamaya karşı direncin ne kadar kemikleşmiş olduğunu, dışlama ve saldırganlığa ne kadar kolay bahane bulunduğunu hatırlayalım. Daha marjinal ve ürkütücü bulunan, özellikle de cinsellik üzerinden tercih ya da seçimle oluştuğuna inanılan böylesi azınlıklarda etiketleme, dışlama ve saldırganlık çok tehlikeli boyutlara ulaşabilmektedir.

 

Cinsel yönelim azınlıklarında ruhsal yapılanma

Cinsel yönelim farklılığı olanlar neredeyse tüm toplumlarda azınlık durumundadır. Birçoğu önyargı ve ayrımcılıkla damgalanmış kimlikleriyle toplumda var olmak zorundadır. Bu damgalanmış kimlikle yaşamak çok fazla kronik stres yaşamalarına neden olur. Bu stres ve ifade edilmemiş duygular, yoğun ve güçlü olumsuz duygulara dönüşür. Cinsel yönelimin netleşmeye başladığı erken ve orta ergenlik dönemi duyguların daha yoğun yaşandığı ve daha kolay dalgalandığı bir dönemdir. Bu önemli iki faktörün bir araya gelmesi gençlerin kimlik gelişimi, sosyal gelişim, yaşam kalitesi ve ruh sağlığı alanlarında önemli derecede risk oluşturur. Tekrarlayan toplumsal stres, cinsel yönelim farklılığı olan bir gencin olumsuz değerlendirileceği veya dışlanacağı konusunda beklentilerini pekiştirir. Bunların iki temel sonucu ise ruhsal sorunların artması ve toplumsal olarak marjinalleşmedir.

Gençlerin baş edemeyecekleri yoğun strese maruz kalmaları, işlevsel olmayan uyumsuz başa çıkma stratejileri geliştirmelerine neden olabilir. Bu gençlerin duygularını daha yoğun yaşadıkları, olumsuz duygulara daha fazla odaklandıkları ve yoğun duygularını düzenlemede zorlandıkları belirlenmiştir. Gençlikteki olumsuz ruhsal deneyimler daha sonra depresyon ve anksiyete belirtilerinin ortaya çıkması ile ilişkili bulunmuştur.

Bu gençlerin akranları da gelişim dönemi açısından daha güçlü önyargılı tutumlar sergiler ve daha sık homofobik davranışlar gösterir. Diğer yandan  ergenlik dönemi, sosyal dışlanma davranış ve tutumlarına gelişimsel olarak daha duyarlı olunan bir dönemdir. Cinsel yönelimin ve cinsel kimliğin bu riskler altında gelişiyor olması hem bu dönemde ruhsal  sorunları arttırır hem de bu stresler altında gelişen ruhsal yapılanma aracılığıyla erişkin yaşama da olumsuz yansıyabilir.

 

Gençlerde cinsel yönelim ruh sağlığı açısından neden bu kadar önemlidir?

Cinsel kimlik farklılıklarının ruh sağlığı açısından bu kadar önemli olmasının en önemli nedeni bu alanda yapılan çalışmaların önemli bir kısmında bu gençlerde akranlarına kıyasla daha fazla ruhsal sorun saptanıyor olmasıdır. Az sayıdaki bilimsel çalışmadan temel çıkarımımız bu. Ancak cinsel yönelim alanındaki bilimsel çalışmaların çoğu homoseksüellere odaklanmıştır. Diğer cinsel yönelimlerle ilgili çok az sayıda bilimsel çalışma bulunmaktadır. Yapılan çalışmalarda, depresyon ve diğer duygudurum bozuklukları, travma sonrası stres bozukluğu, alkol kötüye kullanımı, intihar girişimi ve birden fazla ruhsal hastalığın bir arada olması ihtimali cinsel yönelim farklılığı olanlarda yüksek bulunmuştur.

Bu alanda klinik pratiğimizde yaşadığımız en önemli sorunlardan biri de, bu gençlerde birçok sorunun cinsel yönelim üzerinden ele alınması ya da cinsel yönelimin birçok ruhsal sorunu maskelemesidir. Ruh sağlığı uzmanlarının çoğunluğu cinsel yönelim farklılığı olduğunda ruhsal değerlendirmeyi yaparken en önemli ruhsal sorunları gözden kaçırabiliyor. Bunun sonucu olarak gençlerin yaşadığı toplumsal dezavantajlar ruh sağlığı hizmeti alırken de tekrar ediyor. Depresyonun homoseksüel bireyde ya da heteroseksüel bireyde olması fark etmez. Nasıl ki hipertansiyonu olan birinde cinsel yönelime bakılmadan hipertansiyon tedavi ediliyorsa depresyon da her insanda depresyondur ve doğru şekilde tedavi edilmelidir.

Cinsel yönelim azınlıklarında, ruhsal sorunların yanı sıra önemli konulardan biri de genel sağlıkla ilişkili sorunlardır. Erişkinlerde yapılan birçok çalışmada cinsel yönelim azınlıklarında cinsel yolla bulaşan hastalıklar, obezite, diabet ve bazı kanser türleri daha yüksek bulunmuştur. Cinsel yönelim azınlıklarına karşı fiziksel ve cinsel saldırganlık da hem ruh sağlığı hem de beden sağlığını bozan önemli nedenlerden biridir. Tüm sağlığı bozma ihtimali olan bir diğer konu da daha kadınsı ya da erkeksi görünmek ya da cinsiyet değiştirmek için kullanılan ilaçlar, katkı maddeleri, değişim için yapılan operasyonlar ve merdiven altı denilebilecek düzeyde kontrol dışı yapılan müdahalelerdir.

Cinsel yönelim azınlıklarında oluşan gruplar yara almış, dışlanmışlıkla hırpalanmış ve olumsuz deneyimleri nedeniyle problemler yaşayabilen bireylerden oluşabiliyor. Bu durum marjinalleşmeye zemin hazırlayabilir ve grup içerisinde birbirlerine karşı fiziksel ve cinsel saldırıları, erken ve korunmasız cinsel deneyimleri, topluluk içinde yoğun alkol ve madde kullanımı riskini arttırabilir. Özellikle gençlerin karşılaşacakları tehlikelerden habersiz marjinalleşmiş grupların içine girmesi çok erken yaşta suça sürüklenmeleri ya da adli suçların kurbanı olmaları ile sonuçlanabilir. Bu yaşam deneyimi, toplum tarafından dışlanarak mağdur edilmiş gençlerin kendilerini ait hissettikleri grup içinde de önemli toplumsal mağduriyeti tekrarlayan biçimde yaşamaları riskini ortaya çıkarır.

 

Hangi gençlerde daha fazla dikkat etmek gerekir?

Cinsel yönelim farklılığının yanı sıra ek bir sosyal, ailesel, ekonomik, akademik ya da ruhsal sorunu olan gençlerde daha fazla ruhsal sorun görüldüğü belirlenmiştir. Örneğin bir ırksal/etnik azınlıktan gelme, düşük sosyoekonomik düzeyde olma ya da Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu’nun olması cinsel yönelim farklılığından etkilenmeyi arttırmaktadır. Ebeveynlerle yoğun çatışmaların olması, aile reddi, toplumsal olarak damgalanma, ayrımcılığa maruz kalma, önyargı temeli zorbalığa ya da istismara maruz kalma ruhsal sorunlara yol açabilir.

Cinsel yönelim farklılığı olan birçok genç ebeveynlerine açılmaktan korkar. Bu korkular da çoğunlukla yersiz değildir. Tüm gençler aile reddi yaşamasa da, aile reddi yaşayanlar depresif belirtiler, kaygı ve intihar girişimleri açısından daha büyük risk altındadır. Aile ile paylaşma alanında yapılan bir çalışmada cinsel yönelim farklılığını ailesine söyleyen gençlerin, söylemeyenlere göre daha fazla sözlü ve fiziksel saldırganlığa maruz kaldıklarını ve bu gençlerde kendine zarar verme davranışının daha fazla olduğu gösterilmiştir.

Cinsel yönelim farklılığı olan erkeklerin kızlara göre, biseksüel ve transeksüellerin ise homoseksüel ve heteroseksüellere göre daha fazla ruhsal sorun yaşadığını gösteren çalışmalar bulunmaktadır.  Ayrıca cinsel kimlik karmaşası ya da yoğun sorgulamanın devam etmesinin de ayrı bir risk faktörü olduğu belirlenmiştir. Ancak bu alanda bilimsel çalışmaların az olması ve çalışma metotlarının zayıf olması sonuçların genelleştirilmesini zorlaştırmaktadır.

Kliniklerimizde cinsel yönelim farklılığı olduğunu söyleyen gençlerin bazılarında takip sürecinde aynı dönemdeki birçok gencin yaşadığı cinsel kimlik karmaşasından farklı bir durumun olmadığını da görebiliyoruz. Cinsel yönelimde bir farklılık yokken neden gençlerin kendilerini bu şekilde ifade ettiklerinin üzerinde durulması gerekir.  Kısmen yeni bir olgu olduğu için yorumlamak ya da tek nedene bağlamak kolay olmamakla birlikte bu durumun iki önemli nedeni olduğunu düşünüyorum. Birincisi bu gelişim döneminde gençlerin ebeveynlerinden ayrışıyor olmaları,  bu ayrışma sürecinde o dönemde popüler olan ve marjinal kabul edilen gruplara ilginin fazla olması. İkinci neden ise gerçekte bir cinsel yönelim farklılığı olmayıp başka bir alanda dezavantajlı olduğu için kendisini popüler biçimde ifade etme çabası gibi görünüyor. Bu faktörün daha iyi anlaşılması için bir örnek üzerinden açıklayalım. Duygu ifadesi, iletişimi ve sosyal etkileşimi iyi olmayan bir genç kendi akran grubu içerisinde kendi kimlik özellikleriyle var olma,  ilgi çekme ve flört etmekte zorlanıyor olabilir. Bu genç cinsel yönelim üzerinden akran grubu içinde olumlu ya da olumsuz bir ilgi çekip, heteroseksüel romantik ilişki yaşamada zorluk yaşarken cinsel yönelim farklılığı olanlarla daha kolay yüzeysel flörtler yaşayabilir. Bu gençlerin temel sorunlarına yönelik uygun destekler verilince aslında temel sorunun cinsel yönelimle ilişkili olmadığını görebiliyoruz.

 

Koruyucu Faktörler

Neredeyse tüm makaleyi yaşanan zorluklara ayırdık. Ancak bu kadar karamsar olmaya gerek yok. Çünkü tüm zorluklara rağmen çoğu cinsel yönelim farklılığı olan genç üretken bir erişkine dönüşebilir. Yaşanan stresler baş edilebilir düzeydeyse ya da kişinin baş etme becerileri iyiyse gençler bu süreçlerden güçlenerek çıkabilir. Olumlu ebeveyn/aile ilişkileri, destekleyici ve koruyucu bir sosyal ortam bunun gerçekleşebilmesinde en etkin rolü oynuyor görünüyor. Kabul edici ve koruyucu bir okul ortamı gençlerin korunmasında çok önemlidir. Temel hakların aksamaması ve zorbalık/saldırganlıkla mücadele eden yasal düzenlemeler yapan ülkelerde gençlerin daha fazla güvende hissettikleri, ruhsal sorun geliştirmeden refah içinde yaşayabildikleri bilinmektedir.

 

Sonuç ve Öneriler

Cinsel yönelimi belirleyen faktörler, cinsel yönelimin gelişim aşamaları, cinsel yönelim farklılığında ruhsal yapılanma ve ilişkili ruhsal özellikler büyük oranda belirsizliğini koruyor. Bu konular üzerinde daha çok konuşmamız, önyargısız düşünmemiz ve bilimsel bilgiye alan açmamız gerekiyor. Bu alanda çalışan profesyonellerin de bilimsel bilgiyi takip ederek kanıta dayalı müdahaleler geliştirmeleri ve uygulamaları, ayrıca toplumun bilinçlendirilmesinden başlayarak koruyucu ruh sağlığı alanında da gençlere destek olmalarına ihtiyacımız var. Bu kadar geniş bir konuda okuyucuyu sıkmamak için cinsel yönelim farklılıkları olan gençlerde koruyucu ruh sağlığı açısından yapılması gerekenler, kliniklerimizdeki tedavi ve terapi yaklaşımlarını ise bir başka makalede ele alacağız.

ETİKETLER:
  • DOÇ. DR. MUHAMMED AYAZ
  • 25 Mart 2022
  • 1885 Okunma